Serdar Adem İşler


Turkuaz Tablonun Güvenirliği Meselesi / Diyalektik Bakış

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


Corona vakaları günlük olarak yayınlanmasına karşın vatandaşın aklındaki soruları cevaplamaya yetmiyor. Doğrusu enflasyon verilerini hatırlatan rakamlar pek inandırıcı gelmiyor galiba... Halk arasında dolaşan söylencelerle resmi kaynakların sükutu arasında kalan vatandaş ne yapacağın karar veremez durumda.

Evet vatandaş tedbirlere uymakta tereddüt ediyor. Doğrudur. Bunun asla kabul edilebilir bir tarafı yoktur.  Ama hiçbir şey sebepsiz olmaz. Bu durumun bir sebebi son derece yoğun iyonik bir toplum oluşumuzun yarattığı bastırılmış duyguların etkisiyle kural tanımaz bir kişiliğe sahip oluşumuz ise diğer sebebi corona vakalarına karşı oluşan güvensizliktir.

                Bilim kurulunun kısa vadeli kararları da ayrı bir şekil… Belki bir fantezi… Her seferinde ilk defa böyle bir vaka ile karşılaşıyormuş gibi birtakım kararlar alması gerilimi artıran ayrı bir sorun. Bilim kurulu kararları macera romanlarını andırıyor bu haliyle…  Bilim kurulunun ilk sefer tadında yaptığı bu uygulama her seferinde salgının bahsedilen süre içinde sona ereceği ve tehlikenin geçtiği izlenimi yarattığı için halkı rehavete sürüklemekte.

                Paylaşmıyor da doğru mu yapıyor dersiniz. Elbette kendilerine göre bir açıklaması vardır bu uygulamanın ancak bahane sonucu değiştirmez. Benim dikkat çekmek istediğim nokta bu. Pandemi sürecinde ekonomimiz yaklaşık yüzde on küçüldü. Okullar neredeyse yedi aydır kapalı. Kahvehaneler, düğün salonları, okul kantinleri, öğrenci yurt ve servisleri gibi birçok sektörde işsizlik kronikleşti. Hepsi bir yana faiz indirimine kapılan binlerce kişi geleceğini ipotek altına alan kredi borçlarının altına girdi. Bu durumda ölmekle yaşamak arasında sıkıştı. Bütün bu sıkıntılar yetmiyormuş gibi bir de turkuaz tablonun güvensizlik yaratması mücadele noktasında ciddi aksamalara yol açabilir. Olayın abartılması nasıl infiale yol açarsa baskılanması da rehavete yol açar. Vatandaş ikinci olasılıktan etkilenmekte kanaatimce… Sağlık bakanlığı bunun bir orta yolunu bulmalı.

                Hastanelerden gelen haberlerle Ankara’da söylenenler arasında derin fay hatları var. Hastaneler kurtarılmış bölgeler gibi. Değil sıradan vatandaş basın ve medya dahi tam olarak giremiyor. Dolayısıyla içeride ne olup bittiğini bilmek imkansız. Allah muhafaza corona olan kişi hastaneye bir alınıyor. Bir daha ya alkışlarla çıktığını görüyorsunuz ya da cenaze aracında… Ortası derin ve puslu bir boşluk… Bu böyle olmaz. Bir parça açıklık getirilmeli bu duruma.

                Hastanelerde coronadan vefat edenlerin bir kısmına değişik tanılar konduğu söyleniyor. İlginç olan bakanlık bu iddiaları son derece sakin ifadelerle (sanki kendisine sorulmamış gibi) cevaplıyor. Bu tutum vatandaşın kafasındaki şüpheleri dağıtmaya yetmiyor tabi. Coronaya rağmen hayatın boş ve geçici olduğunun hala farkına varmayan bazı sağlık kurumu yöneticilerinin tünedikleri koltukları kaybetmemek için vakaları gizledikleri iddia ediliyor. Yani vefatlarda corona vakalarına ikinci üçüncü derecedeki kronik hastalık tanıları koydukları söyleniyor. Hem de bu iddialar bütün hastanelerimizden yükselmekte.  

Bu durumda sağlık çalışanları yalan söylüyorsa sağlığımızı onlara nasıl emanet edeceğiz? Doğru söylüyorlarsa bakanlık neden gereğini yapmakta tereddüt ediyor? Bir gizli el mi var engelleyen? Bu iddiaların bir an önce aydınlatılması gerekir. Bu süreçte vatandaş olarak en çok morale ihtiyacımız var. Eğer corona diye bir pandemik salgın varsa moralimizin düzelmesi adına bu ezici ve bitirici şüphe, olayların üzerindeki giz perdesi aralanarak bir an önce bitirilmeli. Hastaneler basın ve medyanın denetimine açılmalı. Bu durumun güvenli olmadığı söylense de emin olun vatandaşın kafasındaki şüphe anaforları çok daha ciddi sorunlara yol açabilir.

                Coronalı vakaların evlerinde karantinaya alınması ve tedavi edilmeye çalışılması da ayrı bir dram. Bizim gibi kural kaide tanımaz bir toplumu kendi başına bırakamazsınız. Nitekim corona olduğunu bildiği halde evinde durmayan hatta canlı bomba gibi düğünden düğüne giden, Allahtan korkmaz kuldan utanmazları haberlerde sıklıkla görebiliyoruz. Bu tipleri kışkışlamakla toplumu cornadan koruyamazsınız. Bu insanlık düşmanlarını, cüzzamlı gibi boş kalan öğrenci yurtlarına hapsedip on beş gün boyunca toplumdan izole etmek gerek. Bu arada karantinada kaldıkları sürece bütün masrafları kendilerine ödetilmelidir. Bunun başka çaresi yok. Merhametten maraz doğar. İnsan hayatını hiçe sayan bu insan müsveddelerine müsamaha etmek toplum sağlığını hafife almak anlamını taşır.

                Bu arada coronanın hiç mi suçu yok? Bana göre corona da az değil hani… Son derece ilginç bir virüs... Acayip fantezileri var Miss Corona’nın… Ne zaman ne yapacağı hiç belli değil. Ayasofya’nın açılışında toplanan üç yüz elli bin kişiye ilişmezken seminer dönemindeki birkaç öğretmene sataşıyor. Turist otellerde plajlarda bulaşmazken okulların açılmasını yedi aydan beri engelliyor. Vekil düğününe ilişmezken çoban Ali’nin düğününü perişan ediyor. Corona, virüs ötesi bir şey… Haksız mıyım? Bu durumda vatandaş ne yapsın?

               

YAZARLAR