Rasim GÜL


TÜRKLERİN VE MÜSLÜMANLARIN KURTULUŞU, YENİDEN DOGUŞTADIR

Aksaray haberleri, Salihler şehri gazetesi, Aksaray haber


751 yılında ki Talas Savaşı’nda Karluk, Yağma ve Çiğil Türk boyları Çinlilere karşı Abbasilere yardım etmiş ve savaşı kazanmalarını sağlamışlar. Bu savaştan sonra Türkler İslamiyet’i kabul etmeye başlamış ve Abbasi ordusunda önemli görevler yapmaya başlamışlardır.

TÜRKLER, Abbasîler dönemi ile birlikte bütün cephelerde İslam’ın koruyucu ve kollayıcısı oluyor. Bütün Türk devletleri ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti dâhil olmak üzere, Tam 1270 yıldır koruyucu-kollayıcı görevine devam ediyor.

Bu uzun zaman içinde, Türkler ve Müslümanlar, İslam ve insanlık için çok ama çok ciddi hizmetler yapmışlar, insanlığa medeniyet açısından örnek olmuşlardır.  Avrupa ülkelerinin bağnaz inançtan kurtulup, düşünceye ve ilme önem vermesi sonucunda, teknolojide ileri giderek, Türk-İslam âlemine büyük fark atınca, Müslümanlar yerinde saymaya başlamış, halende aynı durumdadır.  

1700 lerden itibaren, ilim ve sanattan uzaklaşan Müslümanlar, 2021 yılında da uzak durmaktadır. Bütün mesele hurafelerden kurtulup, kültüre ve ilme yönelememektir. Teknoloji ve kalkınmayı taklitçilikten ibaret sanarak, yenileşmeyi yani RÖNSANSI becerememiş yüz yılları kaybetmişlerdir. 

Kurtuluşun Rönesans’ta olduğunu Müslümanlar hala kabul edemiyorlar. Nedeni doğrular sadece doğrular ve gerçek İslam, Müslümanların işlerine gelmiyor. Gerçek islamı ne zaman yaşamışlarsa, dünyaya hâkim olduklarını bile hatırlamak istemiyorlar. Sadece hikâyesi ile tatmin oluyorlar.

Rönesans nedir; ‘’YENİDEN DOĞUŞ’’ demektir. Gerçeklerin dışında hiçbir şeyi kabul etmeme demektir. Hikâyelere, masallara, uydurmalara sırtını dönüp, düşünceye, düşünmeye, ilme, irfana ve bilime koşmak demektir.

Türk ve İslam beldelerinde, Siyasi- Kültürel- Bilim- Sanat- İnanç ve Eğitim sahalarında yenilenmeye her konunun özünü ortaya çıkarmaya gidilememektedir. Hâlbuki kurtuluşun tek çaresi, tek ilacı gitmektir.

Başta İslam’ın ve bütün inançların, soy meselesinin, kültürlerin, bilim ve sanatın tüccarların, üçkâğıtçıların beyninde Türk-İslam için bin bir türlü fesat kuranların,  para alarak başka ülkelere, çalışanların kısaca Devletine, milletine ve inancına hıyanet edenlerin temizlenmesinin tek yoludur.

İlkeli siyaset yapmadıkça vede siyasete ahlak, erdem, liyakat ve ehliyet katmadıkça, istenilen sonuç asla alınamaz. Tanzimat’tan bu tarafa yüzlerce her fikirde, siyasi parti kuruldu. Bu partiler içindeki ahlaksızı, hırsızı, ipsizi asla görmedi, hatta görmemezlikten geldi. Halen de aynen devam ediyor. 

Toplumun bildiği, hırsız ve ahlaksızların durumu bile kapatılıyor partiden ihraç kararı bile çıkmıyor. Daha kötüsü, suçlu ve sahtekârları geriye çekerek halka unutturulmak isteniyor. Bu zalimlik ve üçkâğıtçılık değilde nedir?

Partilerdeki bu örneği legal veya illegal bütün kurum ve kuruluşlarda görebiliyoruz. Bu gibi karşılaştığımız ve yaşadığımız olumsuz olayların çözümünde, Türk-İslam Âlemi 1400 yıldır istisnalar hariç, bir türlü başarılı olamamıştır. Belki de başarılı olmak istenmiyor.

Bunun nedenleri çokça sayılabilir ama bize göre; Cesaret-Sadakat-Paylaşma-Cömertlik-Alçak gönüllülük- Öz eleştiri-Adalet ve diğerlerini yani meselenin aslını ortaya koyan Türk-İslam Rönesans’ının yapılamayışıdır.

Bu günün insanlarının yaşantı ve beklentilerine baktığımızda bu değerler, Sohbetlere-Nutuklara-Vaazlara-Öğünmelere ve daha fenası Menfaat ve Çıkara konu olmaktan öteye gitmiyor.
Demek ki insanın özünde yani kalbinde, aklında bu değerler pek bulunmuyor.
Bu değerler toplumun yaşamından yok olunca, tabiat boşluğu sevmediği için yerini bütün kötülükler dolduruyor. İktisatta ki kötü para iyi parayı piyasadan siler veya kovar kanuna uygun olarak, kötülükler bütün iyi değerleri yaşamdan kovuyor, siliyor. 
Yenilenme, silkinme, kendine gelme, bir ruhsal diriliş başlatılmalıdır.

  HAYROLA, MUVAFFAK OLA, MUZAFFER OLA.

YAZARLAR