Aksaraylı duayen gazeteci Erdoğan Kayadan önemli açıklama.
Toplum olarak neden sevgisiz olduk bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Geçtiğimiz günlerde 10 Ocak çalışan gazeteciler gününde Sayın valimiz Hamza Aydoğdu bir söz kullanmıştı, “ kendi yaşadığı şehri köyülüyen bu kadar bir yer görmedim” demişti. Keşke şehri sevmemekle kalsak, birbirimizi de sevmediğiimizi biliyoruz. Merak ve hasetliğimizden dolayı inanın sanki yıllardır birbirimize düşman gibi bakar olmuşuzdur. Birbirimizin daha iyi olmasını ve sevmesini denemek yere, nasıl onu tökezletirim ve küçültürüm derdine düşmüşüzdür.
Sevmek ve sevilmek varken ne gerek birbirimizin paçasından asılmaya? Dün yan yana olduğumuz bir insanla ertesi güünü görüşemediğimiz bir dünyada yaşadığımızı unutmamak lazım. Dünya kimseye kalmıyor ve kimsede bu dünyaya direk olmuyor.
Sevgi sorumluluk duymaktadır, emek çekmektir. Sevmeden kardeşlik olmaz, birlik ve beraberlik olmaz, sevmeden toplum da olunmaz birlikte olunmaz. Hz. Muhammet (a.s) buyurmuş ki;‘'Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız’'
Niye böyle olduk? İnsanların birbirlerine karşı eskiden olduğu gibi, Sevgi ve Saygıyı şimdi ben göremiyorum! Gelişen ekonomik şartlar ve toplumdaki değişiklikler, insanları daha çok menfaat ilişkileri ile birbirlerine yakınlaştırdığını üzülerek görmekteyim.
Halbuki hepimizin ortak değeri olan bu sevgi veya saygıdan maalesef uzaklaştığımızın bilmem farkında mısınız.? Ekonomik sistemin belirlediği yaşam pratiği insanların duygu ve düşüncelerini de belirler.
Çocukta yaşam sevgisinin gelişmesi için en önemli koşul, onun yaşamı seven annesi ve babasının aşılması gerekir bence... Yaşamı seven insanlar gittikçe azalıyor, bunun sonucu da sevgiden uzaklaşılıyoruz maalesef!
İnsanları, yüksek özverilere götüren duygu olarak tanımlanan sevgiden söz etmişken sevilmek ve sevmekten kimsenin korkmamasını iyice anlatmalıyız... Sevilmek, sevmenin mükâfatıdır. Asla karşılığı değildir. Sevmek, sevgi ve bağlılık duymak anlamına gelmektedir, keman çalmak gibi bir şey. Sevgiyi bilmeyenler her zaman kötü sesler çıkarır.
Tabi sevgi olduğu zaman haliyle saygıda olacak. Saygı, bir kimsenin düşüncelerine sözlerine ve davranışlarına toplum içindeki itibarına ve inanırlığına karşı duyulan histir. Ölçülü davranmayı sanat haline getiren, ailenin ve toplum huzurunun devamını sağlayan bir davranıştır. Sevginin ikiz kardeşi gibidir bence.
Sevginin olmadığı yerde saygıda olmaz. Bunun içindir ki? Halk arasında,” seversen sayarsan beni, bende sever sayarım seni” özlü sözü boşuna söylenmemiştir… Sevdiğimiz, değer verdiğimiz insanlar, makam ve mevkilerini kaybettiklerinde sevgi ve saygıdan yoksun kaldıklarını bilenlerdeniz çok şükür.
Siyasette, sporda, eğitimde, sağlıkta hizmet vermiş olanların zamanla hatırdan silindiği, dün baş tacı ettiği, önünde arz-ı endam ettiği patronunu, amirini ve de siyasi liderini ilişkileri kesilince “öküz öldü, ortaklık bitti” kabilinden nasılda dışladıkları hepimiz tarafından bilinen acı gerçeklerdir maalesef!
Para, mal, mülk, makam gibi değerlere olan hırsımız, bizleri “Sevgi ve Saygı'' gibi duygularımızdan az da olsa uzaklaştırıyor. Hayat kısa ve kısacık ömürde kimseyi üzmemek ve kırmamak adına, ''Sevgi ve Saygımızı'' hiç bir zaman yitirmeyen insanlardan olalım.
Hani bir hikaye var ya; yavaş yavaş ölüyoruz demiş kaplumbağa. Yaşamak için ne kadar da uzun bir gün demiş kelebek. Önemli olan hayatın kısalığını bilmek değildir. Bunun farkında olup hayatını insanları sevip ve sayıp dolu dolu yaşamaktır. Yunus’un dediği gibi, “ sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz.”